CHP’nin İstanbul Maltepe’de düzenlediği “Milletin Sesi” mitinginde evvel CHP yöneticileri, CHP’li Büyükşehir Belediye liderleri, İstanbul’un CHP’li ilçe belediye liderleri, CHP İstanbul Vilayet Lideri Canan Kaftancıoğlu halkı selamladı. Daha sonra, Seyahat şehitlerinin aileleri ve Seyahat Parkı davasında haklarında mahkumiyet kararı verilen tutukluların aileleri ismine tutuklu Tayfun Kahraman’ın eşi Meriç Kahraman, halka seslendi. CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yurttaşların konuşmasını, eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile birlikte halkın ortasında dinledi.
’20-25 lira o ezik domatesi de atmıyorlar artık, onu da toplayamıyoruz’
Daha sonra kürsü vatandaşlara bırakıldı. Atık kağıt toplayıcısı Nusret Güllü şunları söyledi:
Geçen gün bayan ayakkabısıyla geziyordum bunu da (terlik) çöpün tabanında buldum, bununla geziyorum. Bizim yapacağımız hiçbir şey kalmadı artık ‘dur’ demenin vakti geldi. Herkese teşekkür ediyorum.”
‘Bir ekmek 5 lira biz bunu alamıyoruz’
65 yaşında çalışmak zorunda kalarak bulaşıkçılık yapan Nazife Canoğlu ise şöyle konuştu:
“Cümleten beğenilen geldiniz, hürmetle önünüzde eğiliyorum. 3 dakikanızı alacağım beni affedin bağışlayın. On yıldır her şeyim bitti, şu anda herkes denizde yüzüyor; benim gibiler karaya, kuma vurdu. Neden diye sormuyoruz? Biz koyun üzere bir milletiz, affedersiniz ırk ayrımı yapmıyorum, hiç kimseye yapmadım, bu yaşıma getirdi annem babam beni. Hepinizi seviyorum ama 2 yıldır bana gelen yardımlarla ayakta duruyorum. Benim eşim, tek bir emekli 3 bin lira maaşı var, bin 600 lirası kira, bin lirası faturalar, geri kalanı siz hesap edin nasıl geçineceğimi, bana sorun. Benim her iki kalçamda platin var, lakin beni idama da götürseler birebir laflarımı, bütün başımıza gelenleri söyleyeceğim.
Evvel Türk vatandaşının halini hatırını soracak bir devlet istiyoruz biz, istediğimiz bu. Biz garibanların bizi sormasını, kapımızın çalınmasını istiyoruz. Biz nasıl oya koşuyorsak tıpkı vaziyet bize koşmasını bekliyoruz. Biz gerektiği kadar bütün hizmetlerimizi esasen yapıyoruz lakin bu sene büsbütün karaya vurmuş durumdayım, artık burama kadar geldi, kâfi diyorum bir ekmek 5 lira biz bunu alamıyoruz. Bir kilo unu alamıyoruz, akşamdan sabaha artırım olur mu? Ben bütün hükümetleri yaşadım. Lakin hiçbir vakit bu türlü bir artırım, pahalılık görmedim.
Makarnaya hasretsem Türkiye’de yaşamam gerekiyor, kâfi daima yabancılar yabancılar; hiçbir vakit ırk ayrımı yapmıyorum lakin şunu demek istiyorum; gelin gerçek yolumuzu kendimiz bulalım. Kendi hakkımızı lütfen kendimiz arayalım, biz bunları başa getiriyorsak onlar da bizim hakkımızı korusunlar. Şu mikrofonu ben 20 yıldır bekliyordum. Kendi yolumuzu kendimiz çizelim.”
‘Vatandaş 15 liralık kıyma istiyor’
Kasap Fatih Uludağ şunları belirtti:
“Yaklaşım 20 yıldır kasap mesleğini yapıyorum, 20 yıldır en makûs vaktini geçiriyorum. Benim çıraklık artırımında gereksinimi olan beşerler dükkâna geldiğinde bize ustalarımız dedi ki; ‘İhtiyaç sahipleri geri çevirme.’ Lakin şu vakitte gereksinim sahibine bir modül et veremiyoruz zira tezgahımıza koyduğumuz etten kar edeceğiz derken bir sonraki eti artırımlı alıp ziyan ediyoruz.
Elektriği çok fazla harcıyoruz, büyük dolaplar kullanıyoruz. 8 bin lira, 10 bin lira elektrik faturası ödeyen beşerler var. Biz istiyoruz ki uygun et verelim lakin gel gör ki vatandaş meskenine et sokamıyor. İki gün öncesine kadar vatandaşın biri 15 liralık kıyma istiyor yemek yapacağım diye, 15 liralık kıyma 100 gram, 100 gramlık kıyma ile 4 kişilik aile yemek yapacak. Bir dolma biberi doldurmayacak kıyma ile 4 kişi yemek yiyecek. Bırakın kırmızı eti tavuk almakta zorlanıyor beşerler. Şu anda çorbalık kemikler reyonlarda yerini aldı satın alamayan beşerler en azından tadı geçsin yemeğe diyorlar.”
‘8 yaşındaki çocuğumla markete gidemiyorum’
Mesken emekçisi Muazzez Süngü şöyle konuştu:
“Diyarbakırlı 5 kişilik bir ailede büyüdüm, 16 yıldır İstanbul’da yaşıyorum, eşim apartman vazifelisi, iki tane çocuğumuz var. Eşime yardımcı olabilmek için meskene katkım olsun diye yarı vakitli mesken personelliği yapıyorum. Tıpkı vakitte ben bir anneyim, çocuklarımın okumasını ve daha uygun yaşamasını istiyorum. Her geçen gün bu umudum azalıyor. Çocuklarımızı nasıl okutacağız diye düşünürken artık sanki çocuklarımızın karnını nasıl doyuracağız, diye düşünüyoruz. Hayat kuralları gittikçe zorlaşıyor. Ben 8 yaşındaki çocuğumla markete gidemiyorum olur da çocuğum bir şey görür alamam diye, o üzülürse ben de üzülürüm diye. Beni tüm annelerin anlayacağını düşünüyorum, anneleri bu hale getiren sistem utansın.
‘İnanın faşizm kaybedecek halklar kazanacak’
20 yıllık torna ustası olduğunu belirten Abdullah Vahim ise şunları söyledi:
“Yaklaşık üç aydır işsizim, düne kadar aileme çocuklarıma düzgün bir gelecek kurmanın hayali içindeydim. Ancak on güne kadar çocuğum benden karpuz istedi, yarım karpuz aldım. Hayatımda birinci kere bu türlü bir şey yaşadım. Bu, baba için çok ağır bir şey. Bizlere bu hayatı mahkum eden insanlara lanet olsun diyorum. Gittiğim bütün firmalar yabancı asıllı insanları çalıştırıyor. 20 yıllık ustayım bana taban fiyatı layık görüyorlar. Emeğimizi, ustalığımızı değersizleştiriyorlar, bu çok ağır bir şey kendi ülkemizde yabancı oldu. İnanın faşizm kaybedecek halklar kazanacak.”