Gezi davası kapsamında 18 yıl mahpusa mahkum edilen sinemacı Çiğdem Mater, bu süreçte yaşananları “Memleketçe yaşadıklarımız koca bir latife ancak buna ne kadar gülebiliriz ki?” kelamlarıyla özetledi. Hayata geçirmediği bir belgesel fikrinden ötürü “hükûmeti ortadan kaldırmaya teşebbüse yardımla” suçlanan ve karar duruşması için Almanya’dan gelmesine karşın “kaçma şüphesiyle” tutuklanan Mater, “Elbette Seyahat davasının sinema olduğunu görmek isterim. Lakin tahminen eskilerden başlamalı” dedi.
‘Tutuklama beklemiyordum’
Gerçek Gündem’den Miray Tamer’in sorularını yanıtlayan Çiğdem Mater, mahkeme gününü anlattı, “Yaşadığımız tablo karşısında bir ceza çıkması sürpriz olmayacaktı” diye konuştu. Mater, “30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraat kararından birkaç saat sonra siyasi iradenin canlı yayında ‘cezayı kesmesinin’ akabinde, bizi yine beraat ettirebilecek bir mahkeme heyeti lakin tatlı ve umutlu lakin ne yazık ki makus yazılmış bir televizyon dizisinde olabilirdi, gerçek hayatta değil. Ancak hayır, tutuklama beklemiyordum” sözlerini kullandı.
İddianamede hem kendisi hem de birlikte yargılandığı isimlerle ilgili bütün suçlamaların mesnetsiz, saçma, komik ve gerçek dışı olduğunu belirten Mater, “Bu iddianame ve iddianameyi temel alarak hazırlanan gerekçeli karar yapılmayan işlere dayanıyor. Yapılmamış işler, planlar, projeler… Çekilmemiş sinema, açılmamış banka hesabı, yapılmamış toplantı, kurulmamış TV kanalı, açılmamış internet sayfası derken, ‘yapmadıklarımızdan’ Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet mahpus cezası aldı, bizler 18 yıl. O meşhur ‘çekilmeyen sinema’yı yapsaydım ne ceza alırdım, merak ediyorum tabii” kelamlarını kaydetti.
’18 yıl ceza almamın nedeni bir sinema yapmayı düşünmem’
Hayata geçirmediği bir belgesel fikrinden ötürü “hükûmeti ortadan kaldırmaya teşebbüse yardımla” suçlanan ve karar duruşması için Almanya’dan gelmesine karşın “kaçma şüphesiyle” tutuklanan Mater, kelam konusu suçlandığı projeyle ilgili şunları kaydetti:
“Aslına bakarsanız belgeseli ‘tasarlamamıştım’ bile. 2013 Haziran’ı boyunca, daha evvel hiç görmediğimiz kadar manzara çekildi. Seyahat Parkı’nda, İstanbul’da ve aslında Türkiye’nin dört bir yanında. Bu denli imgeyle nasıl bir belgesel ya da belgeseller kurgulanabilir diye Türkiye’de sinemayla ilgilenen çabucak herkes baş yormuştur o periyot. Lakin malum sinema çok değerli bir iş hem maddi olarak hem de zamansal olarak o periyot girişemedik belgesele. ‘Girişemediğimiz’ belgeselle ilgili üç telefon konuşması (dinlemelerin hukuksuz olduğunu yineleyeyim) sonucunda 18 yıl ceza aldım. Savcılık makamı ‘filmi çektiğim’ argümanından mütalaa aşamasında sonunda vazgeçti, yani aslında 18 yıl ceza almamın nedeni bir sinema yapmayı düşünmüş ve bununla ilgili üç telefon konuşması yapmış olmam. Bu ortada hâlâ üzülürüm, 2013 Haziranı ile ilgili ne kadar az sinema var. Fakat geç değil, elbette birileri yapacaktır.”
‘Gezi davasının sinema olduğunu görmek isterim’
“Türkiye sineması ne yazık ki mahkeme sinemalarının çabucak hemen hiç olmadığı bir sinema. Elbette Seyahat davasının sinema olduğunu görmek isterim. Lakin tahminen eskilerden başlamalı” diyen Mater, Barış Derneği davasından 90’ların faili meçhullerinin davalarına, Uğur Mumcu’dan Konca Kuriş’e, Sivas Katliamı davasından Hrant Dink cinayeti davasına, Ahmet Şık’ın iki sefer tutuklanmasından Cumhuriyet davasına, Barış Akademisyenleri’ne pek çok dava hatırlattı.
