Görünmez adam olmayı çok isterdim. Görünmez adam olsam Saray’ın koridorlarında dolaşsam. Döviz kuru artarken danışmanların yüzünü görsem. Konuşmalarına kulak versem. 1100 odalı Saray’ın tamamını değil ancak Reis dedikleri Erdoğan ile teşriki mesaisi olanları dinlesem. Sonra Erdoğan’ın çalışma odasına dalsam. Bir kenara ilişsem kimler giriyor kimler çıkıyor, kimler ne söylüyor öğrensem.
Çok merak ediyorum. Mesela Hazine Bakanı Nebati Kur Muhafazalı Mevduat uygulamasının iflas ettiğini nasıl izah ediyordur?
Öyle ya.. Hem dolar eski yerine döndü olan milletin 200 milyar lirasına oldu. Nebati Bakan’ın büyük buluşu değerliye mal oldu.
Gerçi selefi daha gaddardı. İzlediği siyasetin bedeli 128 milyar dolarcıktı!..
Faiz aşağıda tutmak için 128 milyar doları çatır çatır satmıştı. Ortalama 6 lira 40 kuruştan sattığı söyleniyor.
128 milyar doları bugünkü kurdan hesaplamaya kalkmayın. Aklınız yerinden fırlar.
Veya 128 milyarı 17.20 ile çarpın çıkan sonuç neden yoksullaştığımızın, neden enflasyonun yüzde yüzün üzerinde olduğunun, neden akaryakıtın 25 lira olduğunun cevabıdır.
Bu ‘Damat Bakan’ın harcadığı para. Üzerine Nebati Bakan’ın harcadığı 200 milyarı da eklemeyi unutmayın.
Gün gelir bu çektiklerimizin hesabını sorarız diye kendinizi avutmayın. Kurdukları rejimde hesap sorma yok, dolaysıyla hesap verme de yok.
Bakanlar yalnızca Cumhurbaşkanı’na karşı sorumlu. O da beğenmediğini misyondan alıyor. Daha doğrusu onlar aflarını istiyorlar. Ticaret Bakanı kendi şirketinden bakanlığına mal aldı. Yahut sattı mı deseydim. Erdoğan çok kızdı bakanını bakanlığın önüne koydu.
Defter kapandı. Bırakın savcıları TBMM bile. Açık açık yazayım; Türkiye Büyük Millet Meclisi bile hesap soramadı.
Çünkü büyük dedikleri meclisin bu türlü bir yetkisi yok.
Yürütme kanadında tek yetkili var; Erdoğan. İmza yetkisi olan tek kişi o… Müftüyü de o atıyor, liman işletmelerindeki şube müdürünü de. Faize de o karar veriyor, hudut ötesi operasyona da.
Ama Anayasa’ya nazaran sorumlu değil. Altını çiziyorum Erdoğan tam yetkili fakat sorumsuzluk zırhıyla donatıldı.
Biz yeniden dönelim Saray’ın koridorlarına. Daha doğrusu Erdoğan’ın odasına… En yakını kim sırdaşı, sıkıntı ortağı?
İbrahim Kalın mı?
Binali Yıldırım mı?
Fahrettin Altun mu?
Her kimse. Diyelim ki oğlu Bilal, diyelim ki damadı Berat, diyelim ki eşi…
Dedim ya her kimse…
Erdoğan o bireyle konuşurken kusur yaptığını itiraf ediyor mudur? Keşke geçen yıl eylül ayında piyasaya baş tutmasaydık diyor mudur? Faizi indireyim derken aslında faiz artırdığından pişman mıdır? Enflasyonu azdırdık milyonlarca kişiyi inim inim inlettik diye üzülüyor mudur, hüznünü lisana getiriyor mudur?
Pişman mıdır?
Bu yüzden koltuğunun sallandığından kelam ediyor mudur?
Keşke yapmasaydım diyor mudur?
Açık söyleyeyim. Hayatı olağan akışına bıraksaydı. Uzmanlara nazaran enflasyon yüzde 25 düzeyinde olacaktı. Erdoğan’ın yine daha seçilme ihtimali fifty fifty idi.
Şimdi?
Anca yüzde 30 diyorlar…
Ah görünmez adam olsaydım, Saray’a sızsaydım. Koridorları dolaşsaydım, danışmanlara kulak kabartsaydım, ülkenin yönetildiği kaptan köşküne girseydim, Reis’in ülkeyi nasıl yönettiğini görseydim…
Size neler anlatırdım neler…